Adalet Bakanımız Sn. Yılmaz Tunç ve TOBB Başkanımız Sn. M.Rifat Hisarcıklıoğlu’nun katılımlarıyla gerçekleşen Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu’na Adana Ticaret Borsası olarak katılım sağladık.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu sempozyumda yaptığı konuşmada, iş dünyasının en az bir araya geldiği kesimin yargı camiası olduğunu belirterek, Bakan Tunç’a organizasyon için teşekkür etti.
Yargı camiasının destekleriyle tahkim ve arabulucuk gibi yargıda iş yükünü azaltan, adaletin zamanında tecelli etmesini sağlayacak yöntemlerin yaygınlaşmasına gayret ettiklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, “TOBB olarak bütün işverenlere ‘önce bunları kullanıp sorunu çözmeye çalışın’ diyoruz. Esasında biz millet olarak bu konuya da yabancı değiliz. Asırlar önce ecdadımız bunu uygulamaya başlamıştı ve dünyaya da rol model olmuştu. O da borsa camiamızın temelini oluşturan ahilikte çözülürdü. Sonra biz bunu unuttuk. Bunu Batı bizden aldı, geliştirdi. İşte şimdi bu kadim değerimizi biz şimdi yeni keşfetmeye başladık.” diye konuştu.
Hisarcıklıoğlu, TOBB bünyesinde “Arabuluculuk ve Uyuşmazlık Çözüm Merkezi” (TOBBUYUM) kurduklarını anımsatarak, şunları söyledi: “Odalarımız bu konuyu sahiplendi. Kendi bünyelerinde merkezler açarak arabuluculuğun yaygınlaşmasını sağladılar. Bugün 65 ilde 120 oda ve borsa bünyesinde uyum koordinasyonunda çalışan 120 arabuluculuk ve tahkim merkezi bulunmaktadır. Bu merkezlerde yaklaşık 1200 personel görev yapmaktadır. İşte bu sayede bu sistemin kullanımı her geçen gün daha çok artıyor. Bugüne kadar arabuluculukta Türkiye genelinde 4 milyona yakın dosya, anlaşmayla sonuçlandı. Her dosyanın en az iki tarafı olduğuna göre 8 milyon vatandaşımız mahkemeye gitmeden el sıkışarak anlaştı. Aslında, bizim kültürümüzde var olan ‘helalleşme’ sağlandı. Düşünebiliyor musunuz? Bu işin en ulvi tarafı burası. İnsanlar helalleşerek anlaşıyorlar. Normalde mahkemeye gittiği zaman kaybeden taraf ‘Ben haksızlığa uğradım’ diyor. Şimdi iki taraf, yani 8 milyon kişi helalleşerek bu ülkede anlaştı. Bundan daha büyük bir olgu olamaz. Eskiden yıllar süren davalar, günler, haftalar içinde artık biter hale geldi. Yani adalete erişim de hızlandı. Gelen dosyaların yüzde 70’inde de uzlaşma sağlandı ancak yüzde 30’u mahkemelere gidiyor. Bu sayede yargının üzerindeki büyük bir yük de azaltıldı.”
– Singapur Konvansiyonu
Hisarcıklıoğlu, ticari hayatta zamanın en önemli sermaye olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Ticareti kolaylaştıracak, ekonomiyi ve yargı sistemimizi güçlendirecek her düzenleme bizim için önemli ve değerlidir. Gelişmiş ekonomilerde ticari uyuşmazlıkların yüzde 75’i alternatif çözüm yöntemleriyle sonuçlandırılmaktadır. Standart adli yargıya 4 ihtilaftan sadece biri gitmektedir. Hükümetimiz, arabuluculuğun gelişmesi için büyük bir vizyonla Singapur Konvansiyonu’nda da taraf olmuştur. Bundan dolayı da kendilerine teşekkür ediyoruz. Böylece arabuluculuk sonucunda imzalanan sulh anlaşmalarının taraf ülkelerde de ilave bir mahkeme veya hakem kararına gerek kalmaksızın icrası mümkün hale gelmiştir. Bu vesileyle arabuluculuğun gelişmesini sağlayan Adalet Bakanlığımıza, Genel Müdürümüz Sayın Hakan Öztatar’a teşekkür ediyorum.”
Ticari hayatın ihtiyaçlarına cevap veren, hızla, uzmanlaşmış, esnek ve daha az masraflı bir yargı hizmeti sunan tahkim uygulamasının yaygınlaşmasını sağladıklarını anlatan Hisarcıklıoğlu, “Eskiden Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye yatırımı 1 milyar doları geçmezdi. Hep hayalimiz 10 milyar dolara ulaşmaktı. Sonra hükümetimiz tahkimi, ulusal mevzuatımıza ekledi. Bunun da etkisiyle Türkiye’deki yatırımcılar nezdinde de Türkiye’nin cazibesi arttı. Gelen doğrudan yabancı sermaye 800 milyon dolar civarındayken 25 milyar dolara çıktı. Biz hayalimizdeki yabancı sermayeyi ancak böyle çekebildik. 10 milyar dolarlık ortalamayı yakalayabildik.” ifadesini kullandı.
– “Haklının güçlü olması için çalışmalıyız”
İş dünyası olarak hukuk güçlü olursa insanların birbirine, kurumlara ve sisteme olan güvenin artacağına inandıklarını ifade eden Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu: “Esasında bizim kültürümüzde de inancımızda da hukukun yeri çok önemli. Mülkün temelinde adaletin olduğuna inanan bir milletiz. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir Türkiye istiyoruz. İşte bu yüzden adalet terazisinin dengesini korumalıyız. Haklının güçlü olması için çalışmalıyız. Diğer taraftan zaman zaman yanlış bir yaklaşımla da karşılaşmaktayız. ‘Bir taraf zayıf, öbür taraf güçlü’ diye bir taraftan tavır koymak adalet değildir. Bunu özellikle söylemek istiyorum. Hakkın güçlü olduğu bir Türkiye istiyoruz.”
İş ve yatırım ortamının en önemli unsurlarından birinin sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerin garanti altına alınması olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi:
“Piyasa ekonomisinin tam işleyebilmesi için devletin, kişilerin yaşama, mülkiyet ve serbest girişimcilik haklarını garanti etmesi gerekir. Hem demokrasi hem piyasa ekonomisi, temel hak ve özgürlüklere dayanmaktadır. Rekabete dayalı piyasa ekonomisinde mülkiyet hakkı, ticaret özgürlüğü, sözleşme serbestliği, kanun önünde eşitlik ilkelerinin vazgeçilmez koşuludur. Benim sevdiğim bir söz var, her ortamda da bunu söylüyorum; adalet ‘Kutup Yıldızı’ gibi yerinde durur, geride kalan her şey onun etrafındadır. Zira bireysel ve toplumsal hayatın en önemli erdemi adalettir. Devletlerin varlığı da devamı da adalete bağlıdır. Bu nedenle adalet tarih boyunca hem dinlerin hem de seküler ideolojinin merkezinde yer almaktadır. Her medeniyette adaletsiz ve haksız şekilde hükmetmenin ağır bir vebal olduğuna dair kuvvetli bir inanış vardır. Adaletin bu önemi, onu tecelli ettirmekle görevli hakimlerin omuzlarına ağır bir yük olarak da yüklenmiştir.”
– “Ülkemiz ve ekonomimiz de o kadar güçlenecektir”
Hisarcıklıoğlu, bilirkişilik sistemindeki yığılmanın yargılama sürecinin uzamasına ve daha masraflı hale gelmesine neden olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bu nedenle hakimlerimizin beşeri sermayelerinin geliştirilmesine, ihtisaslaşmasına önem verilmelidir. Fiziki şartlar kadar yargı camiamızın özlük hakları da iyileştirilmesi gerekmektedir. Zira adaleti sağlamanın ön şartı yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Adalet olmadığı zaman özellikle bir ülkede güçlü yönetim de olmaz. Bütün bunları ayakta tutan da adalettir. Adaletin terazisi doğru tartmalı, adaletin kılıcı doğru ve zamanında kesmelidir. İşte o zaman hak arama ve hakkına kavuşma noktasında inancı, yani sisteme olan güveni de kuvvetlendirecektir. Hukuk sistemimizi daha sağlıklı hale getirme konusunda ne kadar başarılı olursak, ülkemiz ve ekonomimiz de o kadar güçlenecektir. Dolayısıyla reel sektör olarak yargı sistemini güçlendirecek, kapasitesini ve etkinliğini artıracak her düzenlemeyi destekledik. Desteklemeye de devam edeceğiz.”
-Adalet Bakanı Tunç
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerden Adana’nın da etkilendiğini hatırlatarak, depremin yaralarının sarılması ve şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması için çalışmaların hız kesmeden sürdüğünü dile getirdi. Yılmaz Tunç, yargının deprem bölgelerinde delillerin toplanmasında büyük bir çalışma gösterdiğini belirtti.
Hukuk ve ekonomi ilişkisinin önemine işaret eden Tunç, yatırımcının öngörülebilirlik istediğini, hukuk devletinin en belirgin özelliğinin hukuki güvenlik ve hukuki verimlilik ilkesi olduğunu kaydetti.
Bakan Tunç, yatırımcının da kendini güvende hissedeceğini, keyfi uygulamalarla karşılaşmayacağı ortam isteyeceğini, ekonominin dayandığı ana sütunun güven olduğunu belirtti.
Arabuluculuğu geliştirmeye devam edeceklerini belirten Tunç, kira, kat mülkiyeti, ortaklığın giderilmesi ve komşuluk uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulamasının 1 Eylül’de başlayacağını hatırlattı. Yılmaz Tunç, arabulucuya giden dosyaların yüzde 70’inde anlaşma sağlandığını bildirdi.
Adalete güveni daha da yükseklere taşımanın gayreti içerisinde olacaklarını ifade eden Tunç, şunları kaydetti: “Yargının daha adil, etkin, hızlı işleyebilmesi anlamında reform süreci devam edecek. Şu anda yine bir İnsan Hakları Eylem Planı hazırlığımız var. Türkiye Yüzyılı’nın İnsan Hakları Eylem Planı’nı hazırlayacağız. Türkiye Yüzyılı adaletin de yüzyılı olsun diyoruz. Adalet Bakanlığı olarak adalete güveni daha da artırmanın gayretiyle hukuki öngörülebilirliğin, hukuki güvenliğin tam anlamıyla sağlanabildiği bir ortamı oluşturmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne mevzuat düzenlemelerinde teknik destek vermeye devam edeceğiz.”
– Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç
Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç da hukukun güven, üretim ve yatırım demek olduğunu ifade etti.
Reel sektörün güven duygusu olduğunda daha kolay risk alıp yatırım ve üretim yapabileceğini, bunun oluşturacağı istihdamla da ülke refahına katkılar sağlanacağını anlatan Kıvanç, şunları kaydetti: “Yargı sistemi ve iş dünyası arasındaki ilişki, toplumun adalet anlayışını ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmede kritik bir rol oynamaktadır. İş dünyasının etkin ve adil bir yargı sistemine olan güveni, ekonomik büyümenin ve sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından bir tanesidir. Bu nedenle yargı ve iş dünyası arasındaki ilişkiyi daha da güçlendirmek ve ortak çözümler bulmak için bir araya gelmemiz son derece önemlidir. Bu sempozyumda yargı sistemindeki güncel sorunlar ele alınacak, mevzuat düzenlemeleriyle değerlendirilecek ve iş dünyasının karşılaştığı zorluklara odaklanacağız. Aynı zamanda yeni gelişmeleri de dikkate alarak iş dünyasının ihtiyaçlarına nasıl cevap verilebileceği araştırılacak, karşılıklı anlayışları arttırmak için bir fırsat yaratacağız.”
– Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü Hakan Öztatar
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü Hakan Öztatar ise iş dünyasının sorunlarını tespit ederek çözümlerini geliştirmek amacıyla toplantının düzenlendiğini söyledi.
Bu kapsamda ilk adımı Adana Sanayi Odasının (ADASO) destekleriyle Adana’dan attıklarını belirten Öztatar, şöyle konuştu: “Tüm tarafların katılımıyla yargı ve iş dünyasının bir araya gelmesini, karşılıklı fikir alışverişini, yargı süreçlerinin uzaması ve bunlara ilişkin çözüm önerilerinin tartışılmasını, hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk, tahkim gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin kullanılmasının arttırılmasına yönelik yapılacakların tespiti ve çözüm önerilerinin tartışılmasını, mevzuat veya uygulama nedeniyle yaşanan aksaklıkların tespiti amacıyla bunların ortadan kaldırılmasını önemsiyoruz. Bu düşünceden hareketle sempozyum programı oluştururken yargı ve iş dünyasının karşılıklı sorunlarını tespit ederek bu sorunlara ilişkin çözüm yolları bulunabilmesi için değerli çalışmalara imza atmış akademisyenler ile kanun uygulayıcıları ve konunun muhatabı konumundaki değerli aktörlerin de görüş, bilgi ve deneyimlerini paylaşabileceği bir ortam yaratarak, tüm paydaşların doğrudan buluşturulması ve daha da önemlisi taraftarın iletişim kurmaları ve birbirlerini anlamalarını sağlamak amaçlandı.”