Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekçi'nin katılımıyla gerçekleşen Adana Ekonomi Zirvesi'nde konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanımız Muammer Çalışkan; aşağıdaki konulara değindi.
Türkiye'nin, ithal ettiği tarım ürünlerinin tamamını üretmesi mümkün gözükmemektedir. Bir misal verecek olursak Türkiye yaklaşık 2 milyon ton soya, 700 bin ton lif pamuk ithal etmektedir. Sırf 2 milyon ton soya üretmek için yaklaşık 5 - 6 milyon dönüm sulanabilir araziye ihtiyaç vardır. Bu neredeyse Çukurova'nın sulanabilen kısmının tamamına yakındır. Bunun yanında aynı bölgede mısır, soya, pamuk, narenciye yetiştirmek zorundayız. Dolayısıyla bizim bir miktar zirai ürünü ithal etmek zorunda kalacağımız kesin görülmektedir. Bizim yapacağımız; alternatif ürünler içerisinde, kendi ülkemizde dünya fiyatlarıyla birim alanda en yüksek katma değeri bırakacak ürünü seçmektir. Bu hesabı, Çukurova'da yetişen pamuk, mısır ve soya arasında yaptığımızda özellikle soyanın çok verimli gözükmediği kesindir.
Dolayısıyla tükettiğimiz soyanın % 95'ini ithal etmekteyiz.Uluslar arası CIF Türkiye fiyatlarıyla pamukla mısırı mukayese ettiğimizde birim alandan her zaman pamuktan % 25 - 60 arasında yıllara göre değişen fiyatlarla ülkemize mısıra göre daha fazla katma değer kalmaktadır. Ama malumunuz pamuğun ithalinde herhangi bir fon ve gümrük yoktur. Dolayısıyla ülkemizde pamuk dünyadaki fiyat neyse burada da aynıdır. Ama mısırın ithalinde yüzde yüz otuzlara varan gümrük, zaman zaman ithal kısıtlaması sebebiyle mısır, dünya fiyatının neredeyse 2 katı fiyatına ülkemizde alıcı bulmaktadır. Dolayısıyla çiftçimizde daha karlı gördüğü için mısırı tercih etmektedir.
Tarım Bakanlığı'nın hazırladığı bir haritada da belirtildiği üzere Türkiye'de pamuk yetişebilen alanlar (Ege Bölgesi, Çukurova Bölgesi ve GAP Bölgesi ile) sınırlıdır. Mısır ise tüm Türkiye'de tarım yapılabilen hemen her yerde yetişmektedir. Bizim önerimiz pamuğun ekilebildiği alanlarda pamuğu daha fazla desteklemek, pamuk yetişmeyip de mısırın yetişebildiği alanlarda ise mısırı daha fazla destekleyerek ürün dengesini sağlamaktır.
Pamuk üretiminin desteklenmesi ile hem tekstilin ana maddesi lif pamuğu, hem de yılda 3 milyar dolar gibi yüksek döviz ödediğimiz yağ ve yağlı tohumlardan çiğidi üretmiş olacağız.
Netice olarak pamuk ekilebilen alanlarda ve özellikle bölgemizde pamuk ekimini teşvik için primin en az 90 kuruş olmasını, sanayicilerin yerli pamuk tüketmesinin değişik desteklerle teşvik edilmesini, yağlı tohumlarda primlerin arttırılmasını ve üretimde maliyet düşürücü tedbirler ( mazottaki ÖTV'nin düşürülmesi gibi) alınmasını önermekteyiz.
IPARD
Avrupa Birliğine aday ve potansiyel aday ülkelerin tarım sektörünü Avrupa Birliği seviyesine getirmeyi amaçlayan AB IPARD hibe desteklerinden Adana yararlanamamaktadır. Bu destek 2015-2020 yılları için yaklaşık 2,5 milyar Euro gibidir. 5084 nolu teşvik kanunu hazırlanırken kriter olarak illerin kişi başı milli geliri kriter olarak alındı ve Adana yüksek olduğu için teşvikten yararlanamadı. Son teşvik kanunu hazırlanırken illerin sosyal gelişmişliği esas alındı ve Adana 2. bölgede kalarak arzu ettiği teşviki yine alamadı. Şimdi biz Adanalılar olarak merak ediyoruz. IPARD'dan yararlanabilmek için hangi kriterler esas alındı da, 42 il seçilirken Ankara, Bursa, Aydın gibi iller dahil oldu da Adana bu teşvikten yararlanamadı. Hükümetimizin Adana için negatif ayrımcılık yaptığını kesinlikle düşünmemekteyiz ve bunu ima etmemekteyiz. Ama bu sorunun cevabını da merak etmekteyiz. Ve bundan sonraki teşvik kanunlarında bu durumun telafi edilmesini beklemekteyiz.
BASINÇLI SULAMA
Çukurova Türkiye'de programlı olarak sulama yatırımı yapılan ilk bölgelerden birisidir. Ama artık yeni teknolojilerle, tüm dünyada gelişmiş tarım ülkelerinde yapılmakta olan ve ülkemizde de yeni sulama projelerinde uygulanmakta olan kapalı devre basınçlı sulama sistemleri, 50-55 yıl önce yapılan bu salma sulama sitemini geçersiz kılmıştır. Bu yeni sistemin çok büyük getirilerinden hemen akla gelen birkaç avantaj şöyledir;
1- Tüm dünyada su kaynaklarının azaldığı dönemde en az % 50-60 civarında su tasarrufu.
2- Sistem cebri basınçla çalışacağından damlama veya yağmurlama için enerji harcanmayarak hem enerji tasarrufu yapılacak hem de şimdi bir kısım çiftçilerin bu iş için tarlalarına enerji götürmek için yaptıkları münferit yatırımlara gerek kalmayarak kaynak israfı önlenecektir.
3- Narenciye üretiminde don korkusundan dolayı ekilemeyen geççi çeşitlerin ekilmesiyle ( dona karşı en iyi en etkili koruma yöntemi çok soğuk hava sırasında sulama yapmaktır. ) hem narenciye üretiminin, hem ihracatının en az % 50 artmasıdır.
4- Şu anki yapılan uygulamalarla tüm ürünlerde salma sulamaya göre damlama sulamanın en az % 15-20 verim artışı sağladığı tespit edilmiştir.
5- Kışlık sebze yetiştirilmesine de basınçlı sulama sistemi önemli katkı sağlayacaktır ve şuanda sayamadığımız daha onlarca avantajı vardır.
Kısacası böyle bir sulama sistemiyle Çukurova'nın tarımsal getirisine bir Çukurova daha eklenecektir.
Bu projenin pilot olarak uygulanılması düşünülen 180.000 hektar alandaki yatırım tutarı takribi 1.3 milyar TL dir. Devlet bunun %20 sinin peşin olarak sulama birliklerinden almakta, bakiye % 80'ini de zamana yayarak tahsil etmektedir.